İtiraf edeyim: “Kaşağı”yı ilk kez çocukken okuduğumda sadece bir kardeşlik hikâyesi sandım. Yıllar geçtikçe fark ettim ki, bu eser yalnızca bir çocuk kitabı değil; toplumsal rollerimizi, adalet anlayışımızı ve empati kapasitemizi sorgulatan güçlü bir metin. “Kaşağı 100 Temel Eser mi?” sorusu aslında sadece edebiyatla ilgili değil, kim olduğumuzla ilgili bir sorudur. Bir kitabın “temel” sayılması, onun yalnızca dil veya anlatım açısından değil, değerlerimizle kurduğu bağ üzerinden de tartışılmalıdır.
Kaşağı 100 Temel Eser mi? Evet, Ama Sorgulayarak Okunmalı
Ömer Seyfettin’in “Kaşağı”sı, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen 100 Temel Eser listesinde yer alır. Bu, eserin dilsel gücü, kültürel önemi ve edebî değeri açısından doğru bir tercihtir. Ancak burada durmak yerine daha derine inmeliyiz: Bir eseri temel yapan şey sadece edebiyat tarihindeki yeri midir, yoksa toplumsal dönüşüme katkısı da hesaba katılmalı mı? “Kaşağı” tam da bu yüzden yeniden okunmalı; çünkü o sadece bir çocuk hikâyesi değil, adalet, empati, güç ilişkileri ve toplumsal cinsiyet gibi dinamiklere dair ipuçları taşıyor.
Toplumsal Cinsiyet Merceğinden Kaşağı
“Kaşağı”da iki erkek kardeşin hikâyesini okuruz. Kadın karakterlerin yokluğu, 20. yüzyıl başı Osmanlı toplumunun erkek-merkezli yapısının bir yansımasıdır. Bu görünmezlik bile başlı başına bir veridir: Kadınların hikâyede yer almaması, o dönemin toplumsal cinsiyet rollerinin ne kadar dar bir çerçeveye sıkıştığını gösterir.
Bugün bu metni yeniden okurken şu soruları sormak gerekir:
- Empatiyi temsil eden kadın sesi, bu hikâyeye nasıl bir derinlik katardı?
- Baba figürünün otoritesine karşı alternatif bir ebeveyn yaklaşımı olsaydı sonuç değişir miydi?
- Kadınların sesini duymadığımız eserleri, geleceğin çocuklarına nasıl anlatmalıyız?
Bu sorular rahatsız edici olabilir, ama işte bu yüzden değerlidir. Çünkü “100 Temel Eser” listesi, yalnızca geçmişi değil, geleceği de şekillendiren bir pusuladır. Kadın sesinin eksikliği, erkek karakterlerin davranışlarını da daha dar ve tek boyutlu bir çerçevede bırakır.
Empati ve Analiz: İki Cinsiyetin Aynı Hikâyeye Farklı Katkısı
“Kaşağı”nın yeniden okunması gerektiğini savunanlar için toplumsal cinsiyet rolleri önemli bir odak noktasıdır. Kadınların empati odaklı yaklaşımı, hikâyede öne çıkan vicdan ve pişmanlık temasını derinleştirirken; erkeklerin çözüm ve adalet merkezli bakış açısı, otoritenin işleyişini daha eleştirel bir zemine taşır. İki yaklaşım birleştiğinde, “Kaşağı” sadece bir çocuk öyküsü olmaktan çıkar, toplumsal bir laboratuvar hâline gelir.
Örneğin bir anne figürünün varlığı, Ömer’in yalanının köklerini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir; çünkü çoğu zaman yalan, korkudan değil, anlaşılmamaktan doğar. Aynı şekilde bir erkek figürün analitik sorgulaması, adaletin yalnızca cezadan ibaret olmadığını ortaya koyar.
Sosyal Adalet Perspektifinden “Kaşağı”
“Kaşağı”nın mesajı yüzeyde basittir: Yalan söylemenin sonuçları ağırdır. Ama sosyal adalet merceğinden baktığımızda mesele karmaşıklaşır. Otoritenin mutlaklığı, sorgusuz ceza ve çocukların söz hakkının olmaması gibi detaylar, bugün hâlâ tartıştığımız adalet sorunlarını hatırlatır. Burada sorulması gereken soru şudur: Gerçek adalet, yalnızca ceza vermek midir; yoksa anlamak, dinlemek ve çözüm üretmek de onun bir parçası mıdır?
Hasan’ın başına gelenleri düşündüğümüzde, toplumda sıkça rastlanan “güçlü haklıdır” anlayışının erken bir versiyonuyla karşılaşırız. Bu da “Kaşağı”yı sosyal adalet tartışmaları açısından değerli kılar. Eserdeki adaletsizliğin kökleri, bugün hâlâ okullarda, iş yerlerinde ve mahkemelerde karşımıza çıkar.
100 Temel Eser Listesi Ne Kadar Kapsayıcı?
“Kaşağı” bu listede yer almayı hak ediyor, evet. Ama bu hak ediş, listesinin daha kapsayıcı, çok sesli ve eleştirel hâle gelmesi gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Kadın yazarların, farklı kimliklerin, çeşitlilik temalarını işleyen metinlerin hâlâ yeterince yer bulamaması, çocuklara sunduğumuz edebî evrenin dar olduğunu gösteriyor.
Belki de asıl soru şu: Bir eseri 100 Temel Eser’e almak yetiyor mu, yoksa onu 100 farklı bakış açısıyla yeniden okumak mı gerekiyor?
Sonuç: “Temel” Olmak, Tartışmadan Geçer
“Kaşağı 100 Temel Eser mi?” sorusunun yanıtı evet, ama bu “evet”in yanına bir “ama” koymak şart: Bu eser temel çünkü bize bir toplumun değerlerini, adalet anlayışını ve çocukluk dinamiklerini anlatıyor. Ama aynı zamanda temel çünkü hâlâ tartışılması, yeniden okunması ve daha kapsayıcı bir çerçeveye yerleştirilmesi gerekiyor.
Okuyucuya düşen görev, bu eseri kutsamak değil; sorgulamak. O zaman asıl değer ortaya çıkar. Peki sizce “Kaşağı”yı 100 Temel Eser yapan şey, geçmişi temsil etmesi mi, yoksa geleceğe dair sorular sordurması mı? Yorumlarda düşüncelerinizi paylaşın, birlikte yeniden okuyalım.